Aralık 23, 2010

Ölünce anlatamadıkların çürür

Sözcüklerle ilgili sorun yaşayacağımı, henüz yaşamaya başlamadan evvel sezdim. Sezgilerim kuvvetlidir fakat aptallığım daha kuvvetlidir. Sezerim ama ummam. Sonra da olur işte ve ben bininci kere, ilk defa tazeliğinde  kendime söverim.

Sözcüklerle ilgili bunalımı da sezdim. Benden kaynaklanmayacağını da sezdim. Anlatımın en küçük birimlerinin anlaşılmak konusunda daha da küçüleceğini önceden bildim. Bravo; sunturlu küfürler kazandım, onları da kendi kendime edecektim. Sözcükleri kendime geçirecektim. Geçiririm çünkü sezgileri iplemesem de kendi sözümü dinlerim.

Bazısı konuşamadıkça yazar, ben konuşamadıkça konuşurum. Başka şeylerden, benle ilgili olmayan şeylerden, mesela çikolatalı baklavanın acaba nasıl yapıldığından... Sonra kimi kız popolarından, benle bağını çoktan koparmış geçmiş zamanlardan... Kimin ne anladığı da önemsizdir ve bu yüzden rahattır çünkü kaygı sözcüğün katilidir. Kaygısız olunca sözcükler canlanır. Duygusuz konuşmaysa, bilirsiniz, sadece konuşmadır.

Karşıdaki katı bencillik bu yanda kaygı üretir. Kaygı her tekrarda, anlatmaya biraz daha üşendirir. Üşenince sözcükler ölür. Ölünce anlatamadıkların çürür, çünkü ölüler genelde gömülür.

Aralık 08, 2010

Topunu kestik, geri vermedik.

Bahçemize topu kaçmıştı.

Topunu kestik biz de; biz derken yanısıra ben ve aslen bir küçük anne.
Çünkü bahçeye kaçan topları zaman zaman kesmek gerekir, sıklıkla da ibret olsun diye.
Onların topunun, tonla topu ve cobu varken, onun bebeğinin hiç oyuncağı yoktu. Çünkü henüz bedeni bir elden daha küçüktü ve bilirsiniz, elden küçük bebeklerin oyuncak tutacak elleri yoktur. Ayakları da yoktur. Koşamaz ve kaçamazlar ve fakat kaçamamalarının ayaksızlıklarıyla zerre ilgisi yoktur.

Onların topu bahçenize kaçabilirken bebeklerin onların cobundan kaçamamaları aşkınca adaletsizdir. Bir anne içinse keskin ve yıkıcı bir cinnettir. Çünkü anneler elsiz ayaksız bebeklerini ezelden beridir aşkınca severler ve bu durumda cinnet çok adildir.

Sizin güzel yarınlarınızı ekecek iki karışlık bahçenize top kaçıranların topunu bu yüzden kesmek gerekir.
Sadece ibret için değil ama, kavga etmek için de... Çünkü kazanmak için kavga etmek elzemdir.

Neyse, dediğim gibi, bahçemize kaçan topu kestik biz de; biz derken ben ve bir küçük anne...

Belki eliniz değer de...
Yani belki siz de...
Bağı bahçeyi kafalarına geçirip "haydi yallah, arsız arlanmazlar" dersiniz. Arsızın topunu kesersiniz.

Kendi ayaklarınızla bu karabasandan güneşe kaçarsınız. Kendi ayaklarınızla kendinizi ve henüz eli ayağı olmamış bebekleri hayata taşırsınız.

Yüreğimizdeki tonlarca ağırlığa karşın bizde sadece 4 ayak var: bende iki, onda iki, giden bebeğinde hiç.

Yani bu yüzden işte, hani yani belki siz de?