Çok toplu acılar var. Şişman ve topluca çekilen acılardan
bahsediyorum. Acıların hacmine ilişkin yeni fikirlerimiz, obez
hislerimiz oldu; yeni tanıştık. Başkaldırmanın hudutsuzluğuyla da...
Bilinen tüm ölçü birimlerini geride bıraktık mayıstır...
Bunlar olurken...
....
Basitlikler hep olacak. Oluyor... İnsan, kendini tümüyle kapsayan zamanlarda bile hiç de kapsayıcı olmayan bi-iki duyguya değiyor. Değilmiyor değil. Değiliyor. Utanarak da olsa... Çünkü utanmak, olan olduktan sonra ortaya çıkıyor. Engelleyici bir duygu değil. Keşke öyle bir duygu olsa...
...
Ha bi de insan neresinden başlasa bilemiyor.
Duruyor.
....
Epeyce durdum öyle... Yine ağzım yüzüm yara içinde. Sanırım bende yürek hiç olmaması gerek bi yerde. Kalbinizin tam olarak nerde bulunduğunu öğrenmeyi, inanın bana, dilemezdiniz. Bense hep bişeyler dilerim ve genellikle olmazlar. Bazı genellemelere insan alışamıyor.
Ne kadar durduğumu hatırlamıyorum. Zaman sağımdan solumdan aksın; öyle ya da böyle geçsin istiyordum. Geçiyor da, çok şükür; fakat bu durumda saat aleti bir ölçer olmuyor. Tek bildiğim uyusaydım daha çabuk geçeceğiydi ve siz de bilirsiniz ki, bazı bilgiler bi boka yaramıyor. İnsan durmak istemeyegörsün; gözkapakları dahil hiçbir güç onu durduramıyor.
Kafamı buzluğa sokarak zihnimi de durdurmayı denedim. Sürpriz yok, olmadı. Zihin denilen namussuz her santigratta çalışıyor:
"Senin genel karakterin mutsuzluk" demişti, hatırlıyordum. Lanet olsun, haklı olma ihtimalinden çok korkuyordum. Korkmadan duramıyordum. İnsan korkmaya başlayınca durmak bilmiyor, dostum.
Onun yanında korkmuyordum. Bir boka yaradı mı diye sorarsanız, hayır. Bana sağladığı korkusuzluk beni onun yanında tutamadı. Duramadım. Çünkü insanı korku durdurur. Demek eksiğim buydu. Demek istediğim de bu.
Sonra işte durdum öyle... Ağzım yüzüm yara içinde. Mıhlandım olduğum yere. Olduğum yer bir şahane sayılmaz ama duruyor olmak iyi. Korkudan kımıldayamamak, beklemekten yerinde duramamaktan daha az riskli.
Bu ağız yüzle risk alamayacağım belli değil mi?
Biraz uyusam iyi gelir mi?
Bunlar olurken...
....
Basitlikler hep olacak. Oluyor... İnsan, kendini tümüyle kapsayan zamanlarda bile hiç de kapsayıcı olmayan bi-iki duyguya değiyor. Değilmiyor değil. Değiliyor. Utanarak da olsa... Çünkü utanmak, olan olduktan sonra ortaya çıkıyor. Engelleyici bir duygu değil. Keşke öyle bir duygu olsa...
...
Ha bi de insan neresinden başlasa bilemiyor.
Duruyor.
....
Epeyce durdum öyle... Yine ağzım yüzüm yara içinde. Sanırım bende yürek hiç olmaması gerek bi yerde. Kalbinizin tam olarak nerde bulunduğunu öğrenmeyi, inanın bana, dilemezdiniz. Bense hep bişeyler dilerim ve genellikle olmazlar. Bazı genellemelere insan alışamıyor.
Ne kadar durduğumu hatırlamıyorum. Zaman sağımdan solumdan aksın; öyle ya da böyle geçsin istiyordum. Geçiyor da, çok şükür; fakat bu durumda saat aleti bir ölçer olmuyor. Tek bildiğim uyusaydım daha çabuk geçeceğiydi ve siz de bilirsiniz ki, bazı bilgiler bi boka yaramıyor. İnsan durmak istemeyegörsün; gözkapakları dahil hiçbir güç onu durduramıyor.
Kafamı buzluğa sokarak zihnimi de durdurmayı denedim. Sürpriz yok, olmadı. Zihin denilen namussuz her santigratta çalışıyor:
"Senin genel karakterin mutsuzluk" demişti, hatırlıyordum. Lanet olsun, haklı olma ihtimalinden çok korkuyordum. Korkmadan duramıyordum. İnsan korkmaya başlayınca durmak bilmiyor, dostum.
Onun yanında korkmuyordum. Bir boka yaradı mı diye sorarsanız, hayır. Bana sağladığı korkusuzluk beni onun yanında tutamadı. Duramadım. Çünkü insanı korku durdurur. Demek eksiğim buydu. Demek istediğim de bu.
Sonra işte durdum öyle... Ağzım yüzüm yara içinde. Mıhlandım olduğum yere. Olduğum yer bir şahane sayılmaz ama duruyor olmak iyi. Korkudan kımıldayamamak, beklemekten yerinde duramamaktan daha az riskli.
Bu ağız yüzle risk alamayacağım belli değil mi?
Biraz uyusam iyi gelir mi?