Nisan 13, 2013

Değil mi.

Herşeyin birbirine girdiği bir herşey düşünün. Sanki şey gibi; sanki o herşey çok renkli bir kaşkolda haroşa örgü. Üstelik o kaşkol hem kışın var, hem de yazın. Kavurucu sıcakta boynunuza dolalı yün bir kaşkol düşünebiliyor musunuz? Düşünün. Yeri gelmişken "zamansızlığı" düşünün. Sonra da zamanı; verili anı. 

Terledinizmi?

Terleyen birini biliyorum. Bütün bunları okurken beni anladığını biliyorum. Bende ne kadar ısınıyorsa beden, o da o kadar terler. Neyse...

Azdan seçmeli duygularım var. Onu bile seçemiyorum. Anlamak istiyor musunuz? O halde çaresizlikten bahsedelim. Hatta daha beter bir hal düşünelim. Düşünebiliyor musunuz?

Anlıyorum, kolay değil.

Madem öyle, çaresizliği düşünelim. Sanki şey gibi, sol şakağınıza dayamışlar namluyu, "ya o ya o" diyor birileri. Fakat hal o hal ki; duygularınızdan herhangibirni seçebilemiyormuşsunuzcasına. Demesi bile zor. Demeyin bile. Demek nasip olmasın.

Diyemiyorum işte ben de, sırf bu nedenle. Ve bu yalan. Diyemediğim doğru, "sırf bu nedenle"si uydurma. Dedirtiyorum. Desin birileri. Yaşamak zaten güç; yaşamak bana düştüyse yazması başkasına düşsün. Buracıkta adalet edinelim, böylelikle edinelim, edinelim.

O terleyen ilk sözü etsin. Sonuçta yaşadığınızı diyememeyi, sanırım, anlıyorsunuz. Kibrinizden bazınız, bazınız utancından. O ya da bu nedenle, yaşayıp da diyemediklerimizden kurulu olmalı hayatın bir boyutu. Dil bu kadar da "herşey" olmamalı. 
Dile gelmeyenler, dile gelememeleriyle tezat, bir gerçeği içeriyor olmalı.

Değil mi?




Hiç yorum yok: