Yıllar öncesinden bakınca, bir kaç kelime sonraki soruyu gereksiz bulmak ne kadar olağan: ne haldeyiz?
Yıllar sonra sorunca; ne kadar çok sebep birikmiş, hepsi de imansızca, iç delici.
Sana hiç demiş miydim, ben hep zamanı biraz matkaba benzetmiştim. Nedenleri türlü çeşit... Fakat bu kadar haklı çıkmak ne kadar boktan... Bir vakit, zamanı delen bi şey icad etmek istemiştim, istidadım elvermedi. Oysa düşünüyorum da, biz onu delmeyi becerebilseydik, o bize bunu etmeyebilirdi. Makina mühendisliği okumuş olsam bizi kurtarabilir miydim? Gedikler, diyorum, hani belki zamanda bu kadar büyümezdi, ben zamanında zamanı kesebilcek bir şey icad etseydim ve eğer biz delici aleti daha önce çekseydik?
Yıllar önce, bugünü anlayamayacak kadar büyük yaşamak, hayır aptallık değil, elleri öpülesi bir yiğitlik. Ama yiğitlik olsun diye değil; sadece o vakit, gerçek sadece bu olduğu için.
Bugün, sana kafa tutmak neden yiğitlik? Varlığımı farket diye yiğit olmak zorunda kalmak ne acayip. Böylesi bir yiğitlik ne kadar iç delici. Sonra işte, falanı filanıyla birlikte esas cümle: keşke zamanı delebilseydik...
Fakat delemedik. Debelendik, yiğidi öldürüp defin işlemlerini gerçekleştirdik bari hakkını verelim, evet, debelendik. Epey de berelendik. Berelenmiş olmalısın, çok üzgünüm; yok, berelenmemişsen de kutlarım, iyi iş çıkardın. Bende kimi kanamalı izler var ama hücreler kendini yeniler, evet, biliyorum. Yo hayır, duygusallaşmıyorum, şekil filan da yapmıyorum. Hepsi şu: Tıp okumamış olmam yaraların iyleşeceğini bilmediğim anlamına gelmez. Fakat gerçek şu ki bazen bilmek hiç bir bok ifade etmez çünkü bazı uzuvlar iyileşmez.
Yıllar öncesinden soluduğumda, artık soluk alamıyor olmak, ne kadar imkansız.
Peki neden tek imkanımız solunum yetmezliği, yıllar sonra?
Ah o zamanı, akciğerlerinden delebilseydik...
Yıllar sonra sorunca; ne kadar çok sebep birikmiş, hepsi de imansızca, iç delici.
Sana hiç demiş miydim, ben hep zamanı biraz matkaba benzetmiştim. Nedenleri türlü çeşit... Fakat bu kadar haklı çıkmak ne kadar boktan... Bir vakit, zamanı delen bi şey icad etmek istemiştim, istidadım elvermedi. Oysa düşünüyorum da, biz onu delmeyi becerebilseydik, o bize bunu etmeyebilirdi. Makina mühendisliği okumuş olsam bizi kurtarabilir miydim? Gedikler, diyorum, hani belki zamanda bu kadar büyümezdi, ben zamanında zamanı kesebilcek bir şey icad etseydim ve eğer biz delici aleti daha önce çekseydik?
Yıllar önce, bugünü anlayamayacak kadar büyük yaşamak, hayır aptallık değil, elleri öpülesi bir yiğitlik. Ama yiğitlik olsun diye değil; sadece o vakit, gerçek sadece bu olduğu için.
Bugün, sana kafa tutmak neden yiğitlik? Varlığımı farket diye yiğit olmak zorunda kalmak ne acayip. Böylesi bir yiğitlik ne kadar iç delici. Sonra işte, falanı filanıyla birlikte esas cümle: keşke zamanı delebilseydik...
Fakat delemedik. Debelendik, yiğidi öldürüp defin işlemlerini gerçekleştirdik bari hakkını verelim, evet, debelendik. Epey de berelendik. Berelenmiş olmalısın, çok üzgünüm; yok, berelenmemişsen de kutlarım, iyi iş çıkardın. Bende kimi kanamalı izler var ama hücreler kendini yeniler, evet, biliyorum. Yo hayır, duygusallaşmıyorum, şekil filan da yapmıyorum. Hepsi şu: Tıp okumamış olmam yaraların iyleşeceğini bilmediğim anlamına gelmez. Fakat gerçek şu ki bazen bilmek hiç bir bok ifade etmez çünkü bazı uzuvlar iyileşmez.
Yıllar öncesinden soluduğumda, artık soluk alamıyor olmak, ne kadar imkansız.
Peki neden tek imkanımız solunum yetmezliği, yıllar sonra?
Ah o zamanı, akciğerlerinden delebilseydik...