Ekim 27, 2012

Bundan ibaret...

Bazen olur böyle. Ağzın yüzün yara içinde serseri bir kederin göbeğinde bulursun kendini. Ben buldum. Yalnız keder o kadar serseriydi ki ciddiye alamadım. Hafif sanılmasın; değildi. Keder diplomatlık gibi bir şey değildir. Varlığı ciddiyetiyle ölçülmez. Varsa vardır. Bu yüzden kedere serseri demem aslında hiçbir anlama gelmiyor.

İşte oldu bütün bunlar. Gerçi pek bişey de anlatmadım. Anlatayım. Sokaklardan geçiyordum, hem de çok güzel içmiştim. O kadar içip o kadar güzel sokaklardan geçerken o kadar kederlenmek son derece gereksiz bir şeydi. Ben geçtim. Çok sayıda insanla birlikte. Ağzım yüzüm yara içinde.

İşte öyle geçerken benim zavallı aklım hep aynı yerdeydi. Kederli olmak bir bakıma insanın aklının hep aynı yerde olması anlamına gelir. Bir tür kilitlenme hali. Aklı heryerde olan kişi delidir ve delirmek çoğu zaman kederlenmekten iyidir. İnsanlar bence kafa dağıtmak için delirir. Zor bir şeydir. Ben deliremedim.

Aklım hep aynı yerde kaldı bir süre. Hala da orda. O sokaklardan geçerkenki gibi yani. Bugün geçtim. Hemen geçmesini bekleyemeyiz. Bazı şeyler zaman ister ve zaman sadece geçer. Bu yüzden bazı şeylerin zamana değil unutulmaya ihtiyacı vardır. Zaman herşeyin ilacı derler, büyük yalandır. Zaman böyle durumlarda sadece bir bağlaçtır.

Diyeceklerim var ve diyemiyor değilim. Öyle olsaydı havalı olurdu ama ben düpedüz eziğim. Yani bende öyle iş olmaz. Yani diyeceklerim yok. Bundan ibaret. Keder var az; bekleyince geçer. Daha önce de bekledim.



Mart 02, 2012

Deli sustu.


"Bu sığlık adamın boğazına yapışır" dedi.

Bir süpermarketin şarküteri reyonu için haylisinin haylinde bir cümleydi. Kim bu market dükü diye merakla dönüp çevreme baktım. Bebek arabasını ittiren hamile kadın eğer bu sıklıkta doğurmaktan delirmediyse, lafı edenin o olması olanaksıza yakındı. Yanisi, ittirdiği bebek arabası tıka basa bebek doluydu.

"Bu sığlık adamı solumaktan alır" dedi.

Taze annenin loğusalık sendromu onu değil beni etkilemişe benziyordu. Ses vardı, hatta konu da vardı ama konuya girenin kendisi noksandı. Eğer düşündüğüm kişiyse, bu noksanlıktan huylanırdı. Huylandı:

"Burdayım" dedi.

Sahiden ordaydı. Orası tam olarak bir süpermarketin şarküteri reyonuydu. Neyse, en azından bir hususun aydınlanması  içimi rahatlatmıştı. Absürd bir monologun aslında bir diyalog olduğu ve ne olduğunu anlamadan beni tarafı kıldığı gerçeğinin gerçek bir bahtsızlık oluşunu saymazsak... Sayılamayacak gibi olmadığının farkındaydım. Ama gene de saymadım. Bilirsiniz, şey gibi...

'"Talihsiz bir kazada beynim patladı ama plakayı aldım" hesabı... Hep böyledir. Plakayı almış olmanız kazayı talihli yapmaz. Talihsiz de yapmaz; o zaten öyledir. Kör bir Türk filmi karakteriyseniz durum farklı olabilir elbette, ama ekseriyetle olmaz. Ayrıca kör Türk filmi de olmaz. Kör talih, olur. Ve kazaya uğrayan kıçını da yırtsa  talihli sayılamaz. Beyin yahut kazanın neviine göre envai organınız patlar ve aldığınız plakayı sokacak o kıç bir türlü bulunmaz. Hepsi bu kadar... Bulduğunuzu varsayarsak, plakayı sahibinin kıçına sokmanız da bi naneye yaramaz; faydası ancak apandisit kadar- yani yeteri kadar faydasız. 
Bu yüzden trafik kazalarında adli yollara başvurmak en doğrusu diye düşünüyorum. Hala yaşıyorsanız üç beş kuruş alır beyninizi toplatırsınız. Ya da nereniz patladıysa... Hadi ama, adil olmadığının ben de farkındayım fakat daha iyi bir fikriniz olmadığına bahse girerim.
Gelgelelim kalbi toplatmak konusunda nereye başvurmak gerektiğini inanın bilmiyorum. Bilmiyor oluşumun branşımla ilgisi yok; cehaletim, bu şekil bi branşın bulunmayışıyla ilgili. Bu yüzden bir işe yaramayacağını biliyor olsak da kalbi dağıtanın kıçına plaka sokmaktan başka çaremiz yok. İnsani olmadığının farkındayım ama kederli bir çaresizlikte insaniyet aramaya yeltenmeyeceğinize bahse girerim.
Var mısınız bayım?'
dedim.

Deli bu defa sustu.

Şubat 29, 2012

Naçizane.

Genjler,
Zenne adlı filmi izleyin derim.
We need to talk about Kevin adlı filmiyse illa ki izleyin.
Zenne ile We need to talk about Kevin'ı üstüste izlemeyin.
Zenne ile We need to talk about Kevin'ı üstüste izlediğiniz günü izleyen gün oturup tekrar We need to talk about Kevin'ı izlemeyin. Sakın.