Ocak 26, 2011

Biraz

Sinemaya gittik biraz. Biraz, lafın gelişi tabii. Çünkü sinemaya biraz gidilmez. Biraz mandalina alınabilmesi fakat biraz cinayet işlenememesi gibi.

Film izledik biraz. Bu biraz teknik olarak mümkün ve doğru. Bir aşk filmiydi ve çok güldük. Aslında aşk filmlerinde çok gülünmemelidir. Az da gülünmemelidir. Mümkünse ağlamak, olmuyorsa, ağlamak amacıyla mahalde bulunanların dikkatlerini dağıtmamak için en azından susmak gerekir. Çünkü aşk böyle birşeydir ve eğer ağlatmıyorsa başka birşeydir. Herneyse, buna rağmen güldük. Öpüşemediğimiz ve konuşamadığımız için iki ağzın aynı anda yapabileceği tek şey buydu. Bu yüzden güldük.

Filmin biraz kötü olması mümkündü ama film aşkınca kötüydü. Yarısında çıktık. Çıkışta, iki ağzın aynı anda aynı şeyi yapmasında bir kötülük bulunmadığını, bize dışarıya kadar refakat etmiş suratsız sinema müdürüne anlatmaya çalıştık. Müdür birazcık bile anlamadı, tek bir ağızdan konuştuğumuz için olabileceğini düşündüm.

Sonra biraz birşeyler yedik. Bir bütün hamburgerin biraz sayılamayacağına karar verip yarısını bıraktım. O yaklaşık 7 bütün tavuk yedi. Buna biraz denilemezdi. Biraz sinirlendim. Ama yetti.
Yaklaşık olarak her konuda birsürü şey eksile eksile yok kadar kalmışken, herbirşey tastamam gibi davranan zatlara, kabul etmem gerekir ki, biraz tahammülsüzleşmiştim.


Bu nedenle kendimi tutamayarak biraz cinayet işledim; bir kısmını öldürdüm yaşayan kısmını oracıkta terkettim.

Hiç yorum yok: