Temmuz 09, 2010

Ne yazık ki sadıktı...

Çok düşündüm üzerine.
Hiç ara vermeden, mütemadiyen düşündüm.

Üzerine düşündüğüm şey herneyse, aslında üstü yoktu. Üstsüzdü, sere serpeydi. Kafamdaki aşırı ısınmanın onda tek bir iz bırakmamasının nedeni bu olmalıydı. Üstü gibi adı; adı gibi altı da yoktu. Homojen bir çıplaklıkla her yanı tanımsızdı. Kendine dair belirgin bir iz bırakmaması, herhalde, bundandı.

Şekilsizdi işte, ara ara suretini görebildiğimi sanıyordum fakat an başı şekil değiştiriyordu. Bir bakmışım balık kraker, yine o bir bakmışımın saniyesinde leblebi tozu; gres yağı; kartonpiyer...

Renksizdi ama sorarsanız diyebileceğim şu ki; sadece maviye benziyordu.

Kokusuzdu ama koksaydı eğer,  klorlu olurdu.

Maddeden yola çıksam, bir yere varmamın mümkünü yoktu. Maddenin yapışkan haliydi, yapış yapıştı.

Erkekse yapışıklı kadınsa danışıklıydı.

Aylardan Mart'tı, hatta Mart'ın ikinci yarısı... Sarksa sarksa en fazla 1 Nisan'a uzardı.

Her kentte bir veya üstü sayıda terminal olmalıydı. Bu yüzden her kenti eşit ölçüde andırırdı.

Yemek olsa yenmezdi. Yemek olmazdı.

Sıcak olsa olmazdı, sıcakta çok yaşamazdı.

Başka yere yerleşse iyiydi ya oralara gidecek bacağı yoktu, taşınamazdı.

Göçseydi ılımana ona da iyi gelirdi fakat kanatsızdı.

Zaten sadıktı...
Üzerine bunca kafa yorduktan sonra, değil kanadı ışınlandırıcısı da olsa beni bırakamazdı.

Ne yazık ki sadıktı...

6 yorum:

lemon dedi ki...

bilemedim...

nande dedi ki...

olsun, gidiş yolundan bi-iki bişi alırsın.

selçuk dedi ki...

geliş yolumda bir kaç çelme takıyorsun bana okudukça, bunlardan puan alacak mıyım?

nande dedi ki...

Taban Puanın iyi senin, çelme melme hikaye, kesin geçersin.

selçuk dedi ki...

rahat uyuyorum o zaman.

nande dedi ki...

tamam uyu sen, ben gelince seni kaldırırım.