Temmuz 24, 2010

Teyze, asi ergen ve bebe köprüaltında...

"Kızım bi bakar mısın" dedi.
Baktım.
Ortayaşını oldukça almış kendisi, başını tamamen içine almayı başaramamış eşarbı... Eşarbın kaygan kumaşına yakın alacalılıkta ve parlaklıkta, imüğe kadar sıkı sıkıya iliklenmiş bol gömleği; ayağında basma eteği... Kucağında 2-3 yaşlarında zeytin gözleri ferfecir okuyan muzır bir bebe, yanında aslen güzel fakat ziyadesiyle ergen, tam da bu nedenden üstüme kusmak isteyen asi bir genç kız.
Kız, torunu olamayacak kadar ergenlikte, oğlan çocuğu olamayacak ölçüde bebelik evresinde. Tuhaf epeyce... Fakat bu benim görmekte olduğum sadece...Belki de bu gördüklerim dışında yedi çocuğu daha var. Her opsiyonda gebe kaldığından, her yılın iki baharından birinde benzer burçlarda çocuk doğurmaktan bunca epridi, belli. Doğurma hususunda ses etmedi, sıkıntı yaratmadı da yaşatma konusunda düşünmekten saçları bir gecede ağardı belki... Baksana, varoşta yaşıyorlar besbelli. Kızın üzerine yakışmayan edasından,  ergenliğin açıklayamayacağı kadar keskin kızgın bakışlarından, mininin saçının kısalığından, dizlerindeki yaradan, bedeninin minnacıklığından belli.
 "Bu tramvay nereye gidiyor?" dedi.
Belli ki bir zorunluluktan çıkıp gelmişer. Hastaneye mi gelmişler? Olabilir. Emekli aylığı çekmeye mi? Bit pazarından önlük almaya mı? Bilemiyorum. Evlerine dönmeliler. Tramvay onları evlerine götürür mü, hiç emin değiller.
Ben de emin değilim. Bu meretin iki ucu var. Birinde "Zeytinburnu" bir ötekinde "Kabataş" yazar. İşin en kılçıklı tarafı bazısı Zeytinburnu'na kadar da gitmez, Cevizlibağ'da paydos eder. Yanlış bir laf etsem garibim teyze kucağında bebe, kulağında ergen zırıltısı yanlış yöne gider. Ya da doğru yöne gider fakat tam olarak gidemez, Cevizlibağ'da iner.
Kafam karışıyor düşününce yine. Kafam karıştı o zaman da...
"Teyzem şimdi bu dediğin alet iki hat arası gidiyo geliyo. Yani biri bir yana giderken öbürsü o yandan geliyo. Şimdi o yan derken aslında bu bir diğeri için bu yan oluyor. Neyse, orası kolay da, bazısı o dediğim yönden geliyo gibi görünse de aslında tam olarak o taraftan da gelmiyo. Yön olarak ordan geliyor ama durak olarak daha önce duraklıyor. Yani aynı yöne gidenlerin son durakları birbirini tutmayabiliyor. O konuyu ben de tam bilmiyorum. Onu duraktaki adama sorarsınız, heralde bir tarifesi falan vardır. Ha bir de ayrıca...." diye dep dep debelenirken, "yanlış teli kesersem insanlık o kadar toptan yok olacak ki kıçımıza pamuk tıkayanımız, arkamızdan iyi bilirdik diyenimiz olmayacak" şekilli sorumluluğun altında ezilirken bir de baktım ki çabamın beyhudeliği cismaniyet kazanarak teyzenin gözlerinde belirmiş. Bunu görmezden gelebilirdim; hatta ergen kızın göz devirip öfleme-pöfleme diye tabir olunabilecek homurtularına da aldırmayabilirdim belki ama mini bebe kıçını kıvıra kıvıra aşşa inmek isteyerek annesini tepim tepim tepmeye başlayınca nokta atışı yapmam gerektiğine kani oldum.
Dedim "Teyzem siz nereye gideceniz?"
Teyze "yooo" dedi.
Evet teyze cümleye böyle girdi: "Yooo"
"Ben öyle merak ettim, bu tramvay böyle döne dolana nereye gider ki diye?"
Kadın merak etmiş, tramvay, bana kızım diye seslenmiş, neresi acaba, kucağında bebe, hava bir milyon derece, teyzede uzun kollu gömlek, nereye gider?
Merak işte... Döne dolana, hem de tramvay, nereye gider?
Öylemsi şeyler dedi.
Tamıtamına aktarmamın mümkünatı yok. O sıra senaryom kısadevre yaptı.
Teyze böyle buna benzer şeyler dedi.
Sonra hiç döndürüp dolanmadan gitti.
Şeye doğru gitti; yani baya bildiğin karşıdan karşıya... Yaya geçidini kullanarak karşıdan karşıya geçti.
Bebe gene tepiniyordu ve kız yine ergenliğinin en dip memnuniyetsizlik tıslamasındaydı.
Teyzenin haddinden fazla renkli eşarbı kaygan kumaştan ve eteği basmadandı.
Benimki kaygan dokulu ve drama kurulu kurgucu bir kafaydı.
Ekran karardı.
Açıldığında iki ana sahne vardı.
Benim tünelde bastığım akbil yeri göğü dınlatıyor; teyze, asi ergen ve bebe köprüaltında beni konuşup bira tokuşturuyordu.

İyi madem; afiyet olsundu.

4 yorum:

selçuk dedi ki...

maşallah

nande dedi ki...

eyvallah

kitap gibi kız dedi ki...

çok hoş bir öykü olmuş. soluksuz okuyor insan. bana çehov'la sait faik öyküleri elele vermişler sanki

nande dedi ki...

Biri Teyzeyi Çehov'dan ödünç alarak Karaköy'de bana nanik yaptırdı sanıyorum.
Sevgi saygı sunuyorum.