Daha evvel bahsettim mi hatırlayamadım ama kesin bahsetmiş olmalıyım zira bu benim alamet-i farikam: Anlamıyorum bu bilgisayar işlerinden. Bir iki siteye üyeyim de benimki fahri üyelik yani, bi aktivite yok, bi bildigim bi sey diyen olursa "yes"e tıklamak. Onu da "aman kimseye ayıp etmeyelim cahilliklen" diyerek ve otomatikman yapıyorum.
En iyi bildiğim bir site olduğunu sandığım feysbuk konusunda aldığım dersle de sınırlarımı kavradım. Netleştirdim.
Eski ve halen ardından yas tuttuğum -ondan sonraki 1 yıl içersinde ofise gelen 4. iş arkadaşımın da bu ay sonu işten ayrılacağı gerçeği sanırım az sonraki duygusallıkta etkili- eski iş arkadaşım, ki burda da arkadaşımdır zat (bkz: hande)sanalı ayrı, reeli ayrı, o biçim bir arkadaşlık işte allahhhh!
Ne diyordum ya... Offf, hem internetten anlama, hem cümle kurama, süpürgelik olsam daha manalı ha!
Neyse hatırladım, işte yukarıda kendisine bağlanabileceğiniz püsküllü bi kuyruk uzattığım eski iş arkadaşım bi gün ofiste bana "feysbukta online mısın" diye sordu. Böyle bi rahat, bi kendinden emin, sanki "çay koyayım mı" der gibi doğal.
Ben zaten rahat bi tip değilimdir, bir de o soru soruştaki doğallık iyice bi sersemletti beni.
Durum bu merkezde, aldı beni bir tasa, ne yapacağız şimdi; "o ne ola ki" diyemezsin, "kardeş buraların yabancısıyız şu adresi bi tarif et hele"ye bağlayamazsın, ayol cahil sanırlar; ben bir geril bir geril, tırnaklarımla şeytan tırnaklarımı parçalamalardayım, suratta gelgitli bi sırıtma...
Dedim bu heralde "atomu hangi tuşla parçalıyorduk" onu soruyor. O bir atom mühendisi, ben dolmuş muavini, pozisyon bu. Düşünüyorum acaba Nagazaki, insanlık filan diye söze girsem bir yerlere gelebilir miyiz...
Baktım saçma olacak, allah ne verdiyse döküldüm. Cahilliği dürüstlükle perdelerize yattım, açık açık sordum: "nenline? onda da mı olunuyor online?" Anlattı sağolsun bu ne menem iştir, ama hatırlamıyorum. Sanırım anlamadım.
***
Bir vesileyle, ki o nasıl bir vesile onu da bilmiyorum zira benim için vahiy gibi birşey, bu zatın yukarıdaki bloguna denk geldim. Bu "denk geldim" yerine "Rast geldim, kazayla önünden geçtim, camdan bağırdı sese baktım" koysanız da anlam değişmez. Yahu dedim bu nasıl şey, fanı manı olmak istiyorum, her yazdığını ilk ben okuyayım istiyorum, coştum. Bir de felaket arkadaşız anlattım, sanal reel, vefa borcu biraz da tabi... Yüce gönüllü de bir insanım. Ama üyelik müyelik bilmiyorum, daha ötesi bir defalık anlatmayla kavrayamıyorum, birazını anlasam gerisini getiremiyorum, her deniz kuzeyde sanıyorum bir karadenizli olarak...
Bildiğin yol en iyisidir şeklinde cehalet örten beylik lafı arkama aldım, mail attım, bunu yapabiliyorum. Dedim "kardeş yeni yazı yazınca bana haber verir misin?" Dedi "follow var, sonra şuraya götürür o seni ardından hep bi güncellik bi güncellik..." Anlamadım. İçimden "yine anarşik anarşik konuşuyor"dedim, ama ona demedim, içten içe dedikodu yaptım. İçten içe dedikodu yaparım ama onu da burda diyecek kadar yüce gönüllü de bir insanım.
Neyse, hikayeyi çözdüm. Kendi kendime... İnsan kendi kendine öğrenince hiç unutmuyor, bana balık verme,balık tutmayı da öğretme, "balık" de, nesli tükenene kadar bi yerlere gelirim herhalde?
***
Şimdiki sıkıntım şu bilgisayarın kendi kendini güncelleme çabası.Debelen babam debelen, sonu hududu yok. Hayır, kendi halinde bi çaba olsa amenna ama beni de yoruyor. Zırt pırt bişi soruyor, cevap vermezsen boynunu büküp defolup gitmiyor, bi şuursuzluk bi arsızlık. Duruyor orda sinir sinir. "bilmemneyin yeni sürümü mevcut. indirmek ister misiniz?"
Benim cevabım net: "hayır". Ama bu kompozisyon sorusu değil ki, seçenekler var: "Yok şimdi değil" makul geliyor, tıklıyorsun, deyyus, "şimdi değilse ne zaman" diyor. "3 gün sonra hatırlatayım", "3 günü beğenmediysen 1 aya ne dersin", "araları açmayalım 45 günde anlaşalım"... Hadi bunlara katlanılır. Bir de şu var ki çileden çıkmayandan patik örüyorlarmış: "Asla" Nefis de mi? Ha ha! Bi umut "Asla"nın tepesine tıklıyorsun, herşey geride kaldı, bundan böyle herkes mutlu yaşadı pozisyonundasın... Aldığın rahat nefesi atmosfere geri salamadan daha KÜT: "bilmemneyin yeni sürümü mevcut. indirmek ister misiniz?"
Yahu asla ne demek? Bir "asla"nın kaç anlamı olabilir? Ben sizin geniş yorum ekolünüzün taaa içine tüküreyim.
Kaçış yok, yükledin yükledin.
"Şimdi yükle"
TIK!
bıt bıt bıt bıt........kalan saniye 3-2-1...
OHHH, rahata erdim! Mi acaba?
"Güncelleştirmelerin etkin olabilmesi için bilgisayarın yeniden başlatılması gerekiyor" diyor puşt, bir de utanmadan sana sınır koyuyor: ya "şimdi yeniden başlat"ırsın, ya "daha sonra yeniden başlat"ırsın... Aksi halde zinhar beni kurcalayamazsın!
Bir iki tıkladım "daha sonra" opsiyonunu, bana mısın demedi. Telefonun çalar saatinden beter işgüzar, 2 dakkada bi aynı soruyu soruyor.
İyi be, inatçı yüzsüz!
Sen kazandın.
Şimdi yeniden başlat.
Şubat 13, 2010
Şubat 12, 2010
güncel yazayım istiyorum ama asabiyet var bende
Yahu ben neden güncel hadiseler üzerine yazamıyorum?
Ya çocukluğum kadar gerilere gidiyorum ya da "bu iş herdaim böyledir aksi de yanlıştır" bilmişliğiyle bol genellemeli ve pek tumturaklı laflar ediyorum. Çok çok, en günceli bile bir bana güncel olan egzantrik rüyalarımı anlatmaya koyuluyorum. Budur, bu kadardır yani.
Aram derem yok iyi mi; güncel yazmaya kalkınca da mevzu der top olup noktasallaşıyor ve o ana kilitleniyor. Bilgisayar ekranında ne görüyorsam çeyrek yorumla onu yazıyorum.(bkz: http://naneolasimvar.blogspot.com/2010/02/yaznsal-resim.html)
Valla düşünmüyor da değilim, düşünüyorum da... Bak aklıma geldi mesela, en güncel hadisem geçen sabah saat 08.30-09.40 saatleri arasında kentteki her nevi toplu taşıma aracına kusmam ve bu olayı düşününce tren aracı eksik kaldı diye duyduğum "haksızlık ettim" rahatsızlığı... Fakat şimdi bunu da anlatamam ki, midem de kaldırmıyor zaten hala.
Ülke günceli deseniz, üzerine yazmak arzusu kavurmakta ama gel gör ki küfür konusunda vasatım. Yani konu bu noktaya gelince içimde kabaran hislere tercüman olacak çeşitlilik ve derinlikte küfür bilmiyorum. Hadi öğrenmeye kalktım diyelim, azmeder ezberlerim tonlasını ama kafa '80 sonrası eğitim tezgahlarından tornalı. Şüphesiz öğrenirim öğrenmesine de cümle içinde kullanamam diye çekiniyorum.
E konunun ana fikrini yazıp iki nokta ardı sıra öğrendiğim küfürleri madde madde sıralamaya kalksam o da bi şekilsiz, anlamsız olacak.
Mesela bir haber var bugün "işçiler tuvalete bile patronun izniyle gidebiliyorlar" diye. Maksimium 2.5 dakika tuvalet izni, fazlası ücretten kesinti yahut insan içinde alta kaçırma rezilliği... Hemen yakınlarda bir yerde de "kaşmir tuvalet kağıdı üretildi" diye bir haber... Hadi denemesi bedava, yazdım diyelim bu iki haber başlığını alt alta, gramatik titizliğimle çakıverdim iki noktayı... Eeee?
Yok yok ben vazgeçtim, bu nedir ya? Aa? Hakkaten ne bu? Bu dünyada olanların kendisiyle boy ölçüşecek bir küfür literatürü olabilir mi allasen? (Mesele benim küfür konusundaki cahilliğim filan değilmiş güzel kardeşim, bak faideli yazı oldu, kendimi keşfettim, yazının burasında kendime haksızlık etmekte olduğumu da farkettim.)
Konuya dönelim.
Şimdi bu iki hadise aynı tarih kesitinde ve aynı gezegende gerçekleşebilmekte ise durumu küfür müfür kurtarmaz, ancak kötücül temennilerin şansı var zannımca: Kıçını kaşmir tuvalet kağıdı ile silenler kara deliklere yuvarlansın, çişi izne tabi kılanların başına prostat belası sarılsın! Bana "kıç" yazınca "argo-kaba sözcük" uyarısı veren bilgisayar yazılımının edepli üreticisi "tek-eliyle" dünyanın ağzına mıçmakta iken böyle riyakarlıklardan kaçınsın ve ayrıca kaçınsa da kaçınmasa da kıçına kız kaçıran kaçsın.
Sinir oldum ya...
Ya çocukluğum kadar gerilere gidiyorum ya da "bu iş herdaim böyledir aksi de yanlıştır" bilmişliğiyle bol genellemeli ve pek tumturaklı laflar ediyorum. Çok çok, en günceli bile bir bana güncel olan egzantrik rüyalarımı anlatmaya koyuluyorum. Budur, bu kadardır yani.
Aram derem yok iyi mi; güncel yazmaya kalkınca da mevzu der top olup noktasallaşıyor ve o ana kilitleniyor. Bilgisayar ekranında ne görüyorsam çeyrek yorumla onu yazıyorum.(bkz: http://naneolasimvar.blogspot.com/2010/02/yaznsal-resim.html)
Valla düşünmüyor da değilim, düşünüyorum da... Bak aklıma geldi mesela, en güncel hadisem geçen sabah saat 08.30-09.40 saatleri arasında kentteki her nevi toplu taşıma aracına kusmam ve bu olayı düşününce tren aracı eksik kaldı diye duyduğum "haksızlık ettim" rahatsızlığı... Fakat şimdi bunu da anlatamam ki, midem de kaldırmıyor zaten hala.
Ülke günceli deseniz, üzerine yazmak arzusu kavurmakta ama gel gör ki küfür konusunda vasatım. Yani konu bu noktaya gelince içimde kabaran hislere tercüman olacak çeşitlilik ve derinlikte küfür bilmiyorum. Hadi öğrenmeye kalktım diyelim, azmeder ezberlerim tonlasını ama kafa '80 sonrası eğitim tezgahlarından tornalı. Şüphesiz öğrenirim öğrenmesine de cümle içinde kullanamam diye çekiniyorum.
E konunun ana fikrini yazıp iki nokta ardı sıra öğrendiğim küfürleri madde madde sıralamaya kalksam o da bi şekilsiz, anlamsız olacak.
Mesela bir haber var bugün "işçiler tuvalete bile patronun izniyle gidebiliyorlar" diye. Maksimium 2.5 dakika tuvalet izni, fazlası ücretten kesinti yahut insan içinde alta kaçırma rezilliği... Hemen yakınlarda bir yerde de "kaşmir tuvalet kağıdı üretildi" diye bir haber... Hadi denemesi bedava, yazdım diyelim bu iki haber başlığını alt alta, gramatik titizliğimle çakıverdim iki noktayı... Eeee?
Yok yok ben vazgeçtim, bu nedir ya? Aa? Hakkaten ne bu? Bu dünyada olanların kendisiyle boy ölçüşecek bir küfür literatürü olabilir mi allasen? (Mesele benim küfür konusundaki cahilliğim filan değilmiş güzel kardeşim, bak faideli yazı oldu, kendimi keşfettim, yazının burasında kendime haksızlık etmekte olduğumu da farkettim.)
Konuya dönelim.
Şimdi bu iki hadise aynı tarih kesitinde ve aynı gezegende gerçekleşebilmekte ise durumu küfür müfür kurtarmaz, ancak kötücül temennilerin şansı var zannımca: Kıçını kaşmir tuvalet kağıdı ile silenler kara deliklere yuvarlansın, çişi izne tabi kılanların başına prostat belası sarılsın! Bana "kıç" yazınca "argo-kaba sözcük" uyarısı veren bilgisayar yazılımının edepli üreticisi "tek-eliyle" dünyanın ağzına mıçmakta iken böyle riyakarlıklardan kaçınsın ve ayrıca kaçınsa da kaçınmasa da kıçına kız kaçıran kaçsın.
Sinir oldum ya...
Şubat 08, 2010
"zaten" bağlacı ve sinyalizasyon
Açık söyleyeyim, "zaten" bağlacını sık kullanan insandan korkarım, hazetmem, perilerim hoşlanmaz.
Çünkü "zaten" sonrası, zamanında söylenemeyenlerin dile geliş anıdır. Zamanında söylenmesi gerekenleri söylemeyen ve "zaten"i sık kullanan insan tipinin sadece bu özelliği bile kendisi hakkında çok şey anlatmaktadır aslında.
En birinicisi az biraz kararsız ve güvensizdir. Neyi nerede söyleyeceğine dair fikir sahibi değildir. O fikri edinmek için epeyce uzun düşünmesi gerekir ve bir karara vardığında artık iş işten geçmiştir ve hadise "zaten sonrası"na çoktan gelmiştir.
Neyi nerede söyleyeceğini bilemeyerek bunun üzerine epeyce düşünen insan 1- unutmaz 2- her sözü bir tehdit bir saldırı algılar. Bu nedenle banka yahut kumbara, "zatenci"nin biriktirme azmi ve kabiliyetinin yanında kişiliksiz kalır. Kafasında sorularının yanında "zaten" sonrası için bilumum insanın kafasına atacak taş biriktirir.
(İşte bi yerden kapı kapatan bi yerden açıyor; anlayamayan da biriktirebiliyor bi yerde...)
Neyi nerede söyleyeceğini bilemeyerek bunun üzerine epeyce düşünen ve aslen bu yüzden kini deveden beter ve alıngan insan herdaim tespit yetisinden yoksun olduğu için biriktirdiği taşları ilgili insanların kafasına olmadık zamanlarda ve "zaten" bağlacı sonrasında atar.
Çünkü "zaten" sonrası, zamanında söylenemeyenlerin dile geliş anıdır. Zamanında söylenmesi gerekenleri söylemeyen ve "zaten"i sık kullanan insan tipinin sadece bu özelliği bile kendisi hakkında çok şey anlatmaktadır aslında.
En birinicisi az biraz kararsız ve güvensizdir. Neyi nerede söyleyeceğine dair fikir sahibi değildir. O fikri edinmek için epeyce uzun düşünmesi gerekir ve bir karara vardığında artık iş işten geçmiştir ve hadise "zaten sonrası"na çoktan gelmiştir.
Neyi nerede söyleyeceğini bilemeyerek bunun üzerine epeyce düşünen insan 1- unutmaz 2- her sözü bir tehdit bir saldırı algılar. Bu nedenle banka yahut kumbara, "zatenci"nin biriktirme azmi ve kabiliyetinin yanında kişiliksiz kalır. Kafasında sorularının yanında "zaten" sonrası için bilumum insanın kafasına atacak taş biriktirir.
(İşte bi yerden kapı kapatan bi yerden açıyor; anlayamayan da biriktirebiliyor bi yerde...)
Neyi nerede söyleyeceğini bilemeyerek bunun üzerine epeyce düşünen ve aslen bu yüzden kini deveden beter ve alıngan insan herdaim tespit yetisinden yoksun olduğu için biriktirdiği taşları ilgili insanların kafasına olmadık zamanlarda ve "zaten" bağlacı sonrasında atar.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)