Şubat 08, 2010

"zaten" bağlacı ve sinyalizasyon

Açık söyleyeyim, "zaten" bağlacını sık kullanan insandan korkarım, hazetmem, perilerim hoşlanmaz.

Çünkü "zaten" sonrası, zamanında söylenemeyenlerin dile geliş anıdır. Zamanında söylenmesi gerekenleri söylemeyen ve "zaten"i sık kullanan insan tipinin sadece bu özelliği bile kendisi hakkında çok şey anlatmaktadır aslında.

En birinicisi az biraz kararsız ve güvensizdir. Neyi nerede söyleyeceğine dair fikir sahibi değildir. O fikri edinmek için epeyce uzun düşünmesi gerekir ve bir karara vardığında artık iş işten geçmiştir ve hadise "zaten sonrası"na çoktan gelmiştir.

Neyi nerede söyleyeceğini bilemeyerek bunun üzerine epeyce düşünen insan 1- unutmaz 2- her sözü bir tehdit bir saldırı algılar. Bu nedenle banka yahut kumbara, "zatenci"nin biriktirme azmi ve kabiliyetinin yanında kişiliksiz kalır. Kafasında sorularının yanında "zaten" sonrası için bilumum insanın kafasına atacak taş biriktirir.

(İşte bi yerden kapı kapatan bi yerden açıyor; anlayamayan da biriktirebiliyor bi yerde...)

Neyi nerede söyleyeceğini bilemeyerek bunun üzerine epeyce düşünen ve aslen bu yüzden kini deveden beter ve alıngan insan herdaim tespit yetisinden yoksun olduğu için biriktirdiği taşları ilgili insanların kafasına olmadık zamanlarda ve "zaten" bağlacı sonrasında atar.


Farz-ı misal; bu "zaten"ci arkadasla oturmuş mevcut iktidarın politik davranış biçimi üzerine tartışıyorsunuz. (örneği bilerek böyle bi konudan verdim ki üste alınması mümkünsüz görünsün) "bu adamlarda kuş kadar beyin yok ha cahil cüretiyle ülke yönetiyorlar" diyiverdiniz. "Ya pek güzel söyledin de bir dakika, nedir bu cahillik meselesi böyle, nasıl yani? Tamam konuya sonra döneriz de nedense cahillik derken bir gönderme sezdim ve hep seziyorum. 3 yıl önce bir tartışmada 'sen o kitabı okumamışsındır' diye aşağılamıştın beni, odur budur bir kinaye bir trip. Zaten hep böylesin sen, anlamsız bir bilmişlik bir ukalalık. Sen hep en birincisin. Zaten belliydi ya başından, hep bir küçümseme halindesin ve nedense hep bana karşı." Yahu nerden geldik buraya ne diyosun, ne kitabı, ne aşağılaması güzelim filan diye araya girmeye çalıştınız mı hapı kapsülü yuttuğunuzun resmidir: "Ay bak yine aynı üstten bakan tarz. Kitabı hatıramıyorum ama konu da bu değil zaten. Gerçi ben olayı çözdüm: ben ne zaman takiyettin ile birlikte olmaya başladım bir terslik var sende. Beğenemedin, küçümsedin, kumaş pantolon giyiyor diye alay ettin, içten içe de -amaan bu da aynı köylü- diye düşündün benim hakkımda, biliyorum. Geçen pizzacıda elimle yedim pizzayı diye bana nasıl baktığını fark etmedim zannetme." "Kızım sen delirdin mi ne alakası var ben takiyettini severim, ayrıca konu nasıl buraya geldi" yollu ifade çabalarınız bir mırıldanma ötesine geçemez, "Zatencinin Boşalma Anı" yılların birikiminin ürünüdür, üzerinde gece-gündüz çalışılmış bir tiraddır, baş edemezsiniz. "ık mık" ederseniz bu sadece "zatenci"nin buna da bozulmasını sağlar. "ık dedin noldu, zaten ben anlamam, kimbilir neyin kısaltması, imf yi de bilmem ben de mi, öyle bozduydun beni bi kere -ay em ef- dedim diye."
Her tür ilişki biçiminde "zatenci" kendini bariz biçimde belli eder. Örneğin zavallı sizin iş arkadaşınız bir "zatenci"dir. Ertesi güne yetişmesi gereken iş 8 ay önceden bellidir fakat o iş ne yazık ki bir "zatenci"dedir... "yaw abicim niye daha evvel demedin ki elbirliği bi çözüm bulurduk ne  .ok yiyeceğiz şimdi" şeklinde bir cümle kurdunuz. Of, buna ancak eyvah denir. Olası cevabi tirad şöyledir: "Nasıl ya? Önce lütfen küfürlü konuşmayalım. Ayrıca ben elimden geleni yaptım, gece gündüz çalıştım fakat bence senin derdin başka. Zaten işe girdiğim günden beri sürekli bir açık kollamaktasın. Ama şu sekiz ayın 28 günü mesai saatinden ortalama 47 dakika sonra işe gelen sensin. Daha kıdemlisin diye beni ezemezsin tamam mı?" Mesele her ne nane ise işte, sizin derdiniz onun ertesi güne bitip bitemeyeceğidir, tartışmak ve çözüm bulmak istediğiniz budur, bunu belirtirsiniz: "Ya tamam onu bunu bırakalım da yeni bir işbölümü filan yapalım iş en azından bir hale yola girsin!" E burdaki ünlemi öğrendik değil mi: EYVAH! "Nası ya! Bi dakka ya! Benim olmadığım yeni bir işbölümü... Niye? Çünkü zaten ben beceriksiz, kıçını kaldırmaya üşenen bir hamam böceğiyim de mi? Zaten herkes çalışkan ben tembel de mi? Ulan ben böyle işin ta.... " Zaten sonrası böyle bir andır: küfürlü konuşmayalım şeklinde başlayan cümlenin "zaten sonrası", paketi açılmadık yaratıcı küfürlerle bezelidir...
Daha da ileri gidelim, zatenci bir sevgiliniz olduğunu varsayalım. (aman aman dağlara taşlara 3 kere tık) "Geçen gün ayşeyle (ahmetle) karşılaştık, nişanlanmışlar ahmetle(ayşeyle), ne hoş değil mi" dediniz.Valla hepi topu iyi niyetli bir paylaşma çabası... Ünlem: Eyvah! "Ya bi dakika, neden konu dönüp dolaşıp aynı yere geliyor? 'yok karşılaşmışım, yok nişanlanmışlar...' Ne yani ben evlilikten korkan bi solucan mıyım? Nedir yani? Gerçi şaşırılacak bir şey de yok zaten ben seninle gönül eğlendiriyorum değil mi, zaten berduşun serserinin önde gideniyim, zaten binbir şekilde dedin bunu ben anlamamak konusunda aptalca bir ısrara sahiptim. Aptalım lan ben, demi aptalım... Niye soruyorum ki zaten böyle düşünüyorsun... "

***

Önerim bu gözlemleri az buçuk ciddiye almanız ve bir "zatenci" ile karşılatığınızda kendisi ile ilginizin "sinyal seviyesinde düşme var" şeklinde bir uyarı vermesi...

Mesafeli bir ilişki, en güzeli...

Zira zatenci kimse ile gerçek diyalog mümkünsüz... Gerçek olanda zamanlama mühimdür çünkü...
"Zaten sonrası"nın ardına eklenenler biriktirilmemiş ve anda söylenmiş olsa bu yazı konusuz kalırdı. Birilerinin kafasına atmak için taş biriktirmek amaçsa eğer gerçek bir diyalog mümkün değildir çünkü... Siz konuşursunuz o umursamaz, cebe atar... Sonra bir gün o taşı bir "zaten sonrası" kafanıza atar.

Yaw bu "zatenciler"de az biraz sinsilikte mi var ne? İntikam almaya mı yaşıyorlar biraz da, şimdi fark ettim... Suç yatkınlığı da sezdim diyerek iyice suyunu çıkarabilirim...

Fakat şu husus net: elalemin delisi ayol, size ne...

Samimiyet yersiz, "Meraba-meraba" düzeyi yeterli...

Benden demesi...

Hiç yorum yok: