Nisan 03, 2010

Yiyosa Çıkışa Gel!

Malumunuz bir anayasa değişikliği tartışması sürüp gitmekte.
Kesseler kanı akmaz, kanı aksa gıkı çıkmaz pek muhterem iktidarımız, insanhakkıperver ve özgürlük delisi bünyesiyle gözünü budaktan sakınmayan hamlesine, darbe anayasasını değiştirme konusundaki cüretine alkış beklemekte.

Fakat küçük bir detay var; konu hakkındaki tek tepkinin alkış olmasına müsade edilmekte, aksi halde "az bi kadir kıymet bilin, adamı hasta etmeyin" hezeyanıyla alkış dışı tepkiler çıkışa çağrılmakta... 
***
Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker, taslak ile ilgili eleştirel açıklamalarını kamuoyuyla paylaşmasının hemen akabinde, bar bar bağrılmak suretiyle çıkışa çağrıldı. Başbakan kendisine "Cübbeni çıkar öyle gel" diyerek, politik sesleniş üslubunda çığır açtı. (Gerçi bu çığrından çıkmış agresif çığır bizzat zat tarafından epey önce zaten açılmıştı, o yüzden şimdi 'bu çığırda yeni bir sayfa açtı' diyelim.) Ankara'dan alınan son bilgilere göre, Gerçeker bu davete icabet edip etmemek hususunu mütalaa etmek üzere mahalleden bir takım arkadaşına olağanüstü toplantı çağrısı yaptı. Yaptığı çağrı aradan geçen saatlere rağmen karşılık bulmayınca kırgın bir ifadeyle Yargıtay binasını terkeden Gerçeker, gazetecilerin sorularına "ulan satılmış lan bunların hepsi" demekle yetindi.
 ***
İçim burkuldu, içim burkulunca çok bilmişliğim tuttu, ben bazı tavsiyelerde bulunmak istiyorum:

Şimdi, bence Gerçeker çıkışa gitmemeli. Çünkü hayınlığa güç kuvvet yetmez. Hayındır, "Çıkışa gel" der kendisi gelmez adamlarını gönderir, gazozuna ilaç katar, iğfal eder, kaydeder, youtubede yayınlar filan... Gerek yok. Ha diyeceksin ki youtube yasaklı zaten, zararı yok, kimse görmez... Bok görmez. "işime gelirse-işime geldiğinde" devrinden bi nane anlamamışsın sen! Valla bu uğurda "her kim ki youtube a yasak koyar o çok cenabet bir kimsedir; TC sınırları içinde nefes alamaz, aldığı taktirde aldığı nefesi geri veremez, herhangibir suretle geri vermiş bulunursa kendi kusmuğunda boğulması zaruridir. Meğer ki tövbekar olmasın, her sezon umre ziyareti yapmak ve halifenin kutsal kıçını yalamak suretiyle nefes alma hakkını yeniden haiz olur" şeklinde bir hüküm patadanak girerer anayasa taslağına... Yaa, ne sandın saftirik, bu işler aynen böyle.

Bu arada alkış tutmak için fırsat kollayanlar "ayy ama bu kadarına diyecek söz bulamıyorum,  gözyaşlarımı zor tutuyorum inanmazsın, sen tut hem sansürü yasak et hem de sansürcünün...... Ay yok konuşamıcam ben. Ayrıcana alkışla da alamadım hızımı, gidip bi öpücem." yollu duygulara çoktan gark olmuştur. Bu fırsatçıların "biz '80'lerde ne tezgahlarından geçtik evlat" varyasyonunun, zamanında ayaklarına ayaklarına tatbik olunan falakadan mı yoksa falaka uygulamasının hiçbir hukusal metinde yer almayışından mı şikayetçi olduklarını anlayamazsınız. (Boşuna zahmete girmeyin, diyorum işte, hakkaten anlamazsınız.) Zaten bu türün bir diğer özelliği "ben hemen herkesi severim evlat" kişiliksizliğidir. Aman işte neyse, zaten hemen her cümlesi "evlat" diye biten bir türden otomatikman kıllanmak gerekir.
***

Ufaktan ufaktan sadede doğru ilerleyelim artık:
Kıç yalamak  yavşaklıktır fakat yavşağa yavşak demek yasaklanmıştır. 
Durum bu merkezdeyken bazı hıyarlar "sansürü şey etti be adamlar, öperim her yerlerini" diye alkış tutmaktadır. Beyinlerinin hangi lobu felce uğramıştır; yoksa -aman allam düşmanıma verme çok rica ederim-  lobu olan başka bir uzuvları mı laçkalaşmıştır? 
Neticede yavşaklık kanunileşmiş, yavşağa yavşak demek illegalleşmiştir ama olsun varsındır çünkü yaşasın hukuktur. Memleketindeki en birinci hukukçu çıkışa çağrılmıştır ve başına ne geleceği meçhuldür. Ama neyse ki bu çağrı da ardından zata yapılacak muamele de, bu muamelenin kaydedilmesi de, muamelenin ibret-i alem için yayınlanması da ve hatta  yayınlanacağı internet sitesi de dibine kadar hukuka uygundur. Bu arada ibret çok etkili bir demokratik taktiktir. Ayrıca göte giren şemsiye açılmamaktadır ve bu herkesin malumudur, bu bin yıllık gerçeği bilmiyorsan şemsiyeye de laf etmeyeceksindir. Ha yok ben illa laf edecem diyorsan, "ulan belki kıçta da açılır, bi el atın hele" diyerek çeşitli denemelere girişen keşif gönüllülerinin heveslerini kursakta bırakmayacaksındır. Aaaa, ayıp denen de bi'şey vardır.

Zaten yavşak demek büyük edepsizliktir. Hakaretin kralıdır, insan haklarına da çok  feci halde aykırıdır. Kabul edilemezdir, büyük ihtimal genetik bir defodur. Her kim yavşak derse bilin ki o hitlerin 3. göbek torunudur, ya da öyle bişeydir. Tez kellesi vuruladır icabında.
***

Armağan Tunaboylu; polisiye yazarı; kahramanı anti-kahraman X 3 gücünde zira kendisi bir pezevenk.
Yukarıdaki bahis bana Armağan Tunaboylu'nun 2. kitabı olan "Resim Cinayetleri"nden*, pezevenkler arası şu konuşmayı hatırlattı:

(İstanbul'da önemli bir AB toplantısı gerçekleşmektedir ve polis toplantı için çeşitli Avrupa ülkelerinden gelen mühim zatların güvenliğini sağlamak adına civarda kuş uçurtmamaktadır. Bu da pezevenklerin ekmeğine mani olmaktadır. Kahramanımız Metin Çakır anlatmaktadır)

"... Peki bu Avrupalılar hep karılarını da getirmişler miydi? Aralarında bekar olan yok muydu? Neden bu gibi kişilere hizmet veremiyorduk? Geceleri parkta diğer pezevenklerle bunu konuşurduk. Biri 'ancak Salah Bey gibileri onlara karı pazarlar, bizim gibi küçük pezevenkler, toplantı salonlarına beş yıldızlı otellere sokulmaz' demişti. Yerden göğe haklıydı. 'Bizim Salah Bey'den ne eksiğimiz vardı ki? Onun kızlarının kukusu altın kaplama mıydı? Pekala biz de oralara girer kızlarımızı satarız ' demişti bir arkadaş. Ben de ona 'oğlum, bak' demiştim, 'senin yerin parkın arka tarafı, öne gelebilir misin? Gelemezsin. Gelirsen ben de seni düzerim' demiştim. O da, 'burası mahalle, burada racon var ama orası İstanbul'un göbeği, Avrupalı var. Onlar insan haklarına ve serbest piyasaya saygılılar' demişti..."

İlk okuduğumda tam olarak şöyle hissetmiştim: " 'Ben pezevengin modern, serbest piyasacı ve insan haklarına saygılı olanını öyle bir severim ki  kendimden geçerim, pezevenkliğe özenirim, herdaim geçerli de bi meslek sonuçta' diyosun yani. Hmmm... Ya hocam ya, sen o zaman baya, bildiğin dangalaksın."

***
Serbest çağrışım işte, öyle bi geldi aklıma. Sakın ha, maksat filan arama. "Akıllıyım, zehir gibiyim" ayağına saçma sapan ve antidemokratik yakıştırmalar sezersem ağzını eline veririm... Ordan konuşması kolay. Yiyosa çıkışa gel!


*Armağan Tunaboylu, Oğlak Yayınları, 2005, 342 sayfa. Oku!

Hiç yorum yok: