Nisan 18, 2010

Ben de Nane miyim? (Ülker Alpella Kişisel Bloglar Kategorisi)

Bu "bö" ne?

Bilemiyorum.

Bilememekle birlikte, "bok yiyesice her bi yere dalacak illa" türlü hissiyatımı aktaracağım yazıya, bok atacağım naneyi tam olarak bilemediğimi bildirerek başlıyorum. Yani hem bilemiyorum, hem safçayım.

Hem parantezinde bilemeyen ve safça olan ben, "nane olasım var" demekle birlikte aslen nane de olamıyorum, şu dakika bu derin gerçeği titreyerek fark ediyorum. Bu devirde nane olmak benim anlayamayacağım bir şey sanıyorum.

***
Konuya giriyorum:

Şimdi bir çok Bö'ler var... Ne midir? Başlıyorum:
***
Hepi topu 2-3 okuyanım var, hepi topu 5-10 kişi izliyorum. Beğenmemezlikten değil, hem parantezinde bilemeyen ve safça bulunan ben aynı parantezi 2 numara miyopla çarptığımdan az biraz güç okuyorum, ondan az kişi okuyorum. Beni az kişi okuyor, bu da demek ki; o esnek hem parantezine, pek de enteresan hikayeler anlatamayan biri oluşum gerçeği dalıyor. Neyse, bunun bi önemi yok.

Diyeceğim o ki bahsedeceğim hadiseyi bu allahın belası okkalı hem parantezimin sınırları elverdiğince bilebildim.

Ama kıl olmakta gecikmedim.
***
Orada burda rastladım ki ülker en birinci "kişisel" blogu seçmeye soyunmuş.  E adı üstünde, madem blog "kişisel", sana ne oluyor bre süper özel tüzel kişisel? "Kişisel parantezinin ardı ardına dizili çarpanlarıyız" desen de inandırıcı olmayacak çünkü yazının başında parantez aforizmasını ben kapattım.

Zaten oraları geçtim, en başa bir gidelim...
***
Yaw ülker bir nedir?

Püsküüttür. Budur işte, en bir ortalama algının algıladığı şekliyle diyorum, püsküüttür. Sadece markadan bahsediyorum, yoksa ltd.şti yahut A.Ş kısaltmalı bağlamlara, bu kısaltmaların selvi boylu  rantına ve sair carta curta, şahitsin işte, hiç girmiyorum. Alabildiğine mahalleyim, valla öyle bakarak diyorum.

Çaya gir, kahveye banıl, üşengeç evhanımlarının altın günlerine dahil ol, ofis içi saat 3 sonralarının "ay midem kazındı"sının biricik ilkyardım malzemesi ol; tamam.

Ya da başka bir açıdan, "doğa dostu imaj yüzyılımızın marketing olayıdır" desin danışmanların git püsküüt paketine çim dostu ambleler koy; "siporun ve siporcunun dostuyum, trans yağa da bu derece gıcığım" de bi spor kulübüne siponsor ol; "Türkçenin doğru kullanımı hususunda felaket hassasım" de çikolata paketlerine mor üstüne fosforlu yeşille "sipor yazılırken araya 'i' konmaz" ikazı yerleştir,... Hatta "bebeler bizim geleceğimiz, onları iyi beslemeliyiz, -un akıt an'ın davuklarından artanlarla- mısırlı bebe maması yapalım, web sitemize de ''topluma katkı" diye koyalım" kurnazlığına soyun, ki soyundun, ağzımı açmadım. Neden? E tamamdı, piyasaydı, trenddi, ila ki bu boku yiyeceksinizdi, iki kere iki dörttü, yazılacak kadar mevzu etmezdi...

Ama...
***
Şimdi bu blog bilmemnesi kategorik şeysi beni fevkalade irrite etti. Cümle kuramıyorum zira dumur ile orgazm arası bir yerdeyim.

Ulan allan püsküütçüsü sütçü edasıyla evlere dalıp mahreme girmeye yelteniyor. Çaya banıl, organizasyona siponsor ol aga da bu sütçü ayaklarını hayra yoramıyorum, elimde değil. Var sende bir sütü bozukluk, ivedilikle ve otomatik olarak kıllanıyorum.
Sonra düşünüyorum... Hadi sende zerrece edep kalmadı da, püsküütçüyü sütçü sanmak, (eve almak ile koyna dalmak arasındaki  0,0001 milimetrelik kıpkısa mesafeli sütçü fantazilerine yaptığım göndermeyi göze sokmak isterim) en hafifinden az biraz safça olmuyor mu?
***
Çayına ban, kahvene katık et, tamam.
Bu tüzel zatın iştiraki bilmemne şirketinde grafiker, yazılımcı, avukat, mühendis, sekreter, çaycı, sıhhi tesisatçı, fenni sünnetçi ol; eyvallah.
Bu kısım tüzel zatlar filmdi tiyatroydu bluesdu jazzdı cuzdu ammeye açık beslenme kanallarının başına bayrak dikti diye kendini bundan mahrum edecek değilsin, elbette gidersin, git de tabi,  ya da gitme istemiyorsan, ben ne bileyim... Ama işte konu bu değil. Konu bu olsa "bana bok yemek düşer" diye başlığı attım mıydı bittiydi yazı, zahmetsiz...
Ama işte konu bu değil...

***
Konu bu yazma hadisesi...
Bu yazma hadisesi başka...
Özel olarak demeye çalıştığımsa,  blog yazma hadisesi başka bana kalırsa.
Profesyonelliği pratik anlamıyla barındırmıyor, aksine dışlıyor... Millet gece yarısına kadar ebesini bilmemne ettiriyor para kazanmak için zerrece tad almadığı meslek alanlarında sonra da gelip 1-2 saat bağırıyor "ben yaşadığımdan fazlasıyım, aslında ben bu yazdığımım, aslen ben buyuuuuuuum" diye. Apaçık, net, kaygısız... Bağlanmasız. Hesapsız.

Şunu da anlamaya çalışıyorum, yazmaktan ekmek yersin, o vakit yayıncısıydı editörüydü bokuydu püsürüydü... binlerce belirleyeni veri alan bir denklemi kurgulamak gibi bir dertle pratik olarak karşı karşıya kalırsın. Yönetmen olur bundan ekmek yersin; yapımcısıydı siponsoruydu, çektiğin filmi montaj ve prodüksiyon elemesi sonrası bi izlersin "ulan ben bunu mu çektim lan" dersin; ama hala o işten ekmek yemek ve tüm bunlara rağmen dert anlatmak kavgandan vazgeçmezsin...

Ama İşte şu BÖ! hadisesini anlamadım.
Allan püsküütçüsü buraya dalıp "en birincinizi çikolata aşkına ben seçecem" buyuruyor. Dilerim ki bi diyen vardır ama ben rastlamadım, bi allan kulu da "sen kimsin lan conta" demiyor!

Şahsen benim kanıma dokunuyor, bu had bu cüret...
Lök gibi oturduk kaldık, toplumsal bir kafa tutmaya dahil olacak hal bırakmadı herifler zaten, şimdi de en mahreme dalıp "dizilin lan duvarın önünde, ardından da sağdan sayın" diyorlar.

Ben de "nane olasım var" diye dolanıyorum.
Ben de nane miyim?

2 yorum:

hande dedi ki...

olayın aslı şu ki, ülker bi şey seçmiyor.
blog ödülleri 3 yıldır düzenlenen bi yarışma(imiş) ve çeşitli kategoriler var.bu kategorilerinde her birinin ayrı sponsoru.
kişisel blog kategorisinde de alpella sponsor olmuş, seçilene karışmıyor ama ödüllendirme kısmında el öpenlerin çok olsun evladım diip mendil veriyor.

ama ben de hıyarım var diyene tuzlukla koştuğumdan adayım, oy verene de kömür yolluyorum, kazanırsam da metrobüste petibör dağıtcam.

nande dedi ki...

haa, öyleyse tamam...
yalnız kömür hakkımızı doğalgazla değiştirebiliyor muyuduk? Valla mümkünse çok hora geçer! Çok değil bi iki kilo gaz yeter.