Haziran 16, 2010

'Siber Ayna'kader değil:12.00-14.00 arası güneşe çıkmayın!

Sibel Arna adlı hatun kişi, Hürriyet adlı bol yazarlı gazetenin 1623 köşe yazarından biridir. Ben bu gerçeği yeni öğrendim fakat 1622 boğaz varken 1623.nün lafı mı olacak diye düşünerek bu yeni bilgiyi hiç yadırgamadan ve derhal kavrayıp benimsedim. Çok çok sofraya bir tabak daha konacaktı, ha bi eksik ha bi fazlaydı, o tencere her halükarda kaynıyordu hesabı...
Bu Ablamız -ya da Arnamız-, "Dokuz aylık bebekle mavi yolculuk" başlıklı bir yazı yazmış Hürriyette bikaç gün evvel. Allahım ne fırtınalar kopartıldı. Bir dolu kalem, hatunun üzerine şarjör boşalttı. Tabur tabur olayın üstüne atlandı ve "Birleşik Dadılar ve Bakıcılar Derneği"nin onursal başkanı edası takınılarak ablamıza tehditkar, ikazcı iri parmaklar sallandı.
Lakin gelin görün ki, bir insan evladı da çıkıp olayın aslını araştırmadı. İçerimdeki Derman Ana hadiseye çok içerledi ve konuyla ilgili yazılmayanları yazmaya, söylenmeyenleri bağırmaya karar verdi. 
Derman Anaya sansür uygulamak da bana yakışmazdı. Bırakayımdı bağırsındı. Sibel Arna'nın köşe sahibi bulunduğu bir ülkede Derman Anaya susamlı, çıtır, uzunca bir kenarı ödünç vermenin lafı olmamalıydı.
E, o vakit, hadi hayırlısıydı...
...
Derman Ana başladı:
"Kadın cinsi doğurgandır. Doğurunca o kadın artık anadır. Ana dediğinin yüreği pembeleşir, şefkati depreşir. Kadın ana olunca acımasızlığı silinir, vicdanı hacimlenir. Anlayışı artar, sabrı pekişir. 
Yanları yağlanır, göbeklenir, fakat bunun konuyla ilgisi yok.
Çünkü Arna kiloları vermiştir, her ropörtajnda da dikkat ve özenle bu gerçeğe işaret etmiştir. Bu çok yönlü azme rağmen kendisiyle 'çirkin' diye maytap geçenler bi damla erdem sahibi olmayan sığ artı şekilci kişilerdir." 
Derman Ana devam etti:
"Sayın Arna baştan belirtmiştir: Yolculuktadır; yolculuğu mavidir. Belli ki teknededir. Henüz yaşına girmemiş bebeğiyle bu türlü bir tatile çıkmak deliliktir, bunu da kabul etmektedir. Elbet delilik de o kadar uzun boylu değildir, madem öyle delilik edilecektir bari dadı gelsindir. Olay teknede geçmekte iken iş icabı mahalde bulunan dadı dalgasını geçmektedir. Dadı dalgasını geçtikçe Arna daha yaşına girmemiş bebeğini eylemek zorunda kalmakta ve netice itibarıyla denize bile girememektedir. Olay teknede geçiyor, dadı dalgasını geçiyor, Arna günlerini denize giremeden tekne tepesinde geçiriyorsa ve o tekne iklimin abartılı sıcaklarının göbeğinde bulunuyorsa; nedir?"
sualiyle sarstı bizi  Derman Ana ve soluklanmadan cevap eyledi:
"Teknedeki o zavallı başı güneş iğfal etmiştir. İğfal edilen o başta artık baş değil hoşaf çalkalanmaktadır ve bu ahval kişinin akli ehliyetini dibine kadar yok eden bir modern çağ hastalığıdır: SİBER AYNA. Dedelerimizin "beyin içi iletkenlerin oksitlenerek turşulaşması" olarak tarif ettiği ve adına "Güneş Çarpması" dedikleri vaka Küresel Isınma Çağında işte bu raddeye varmış, bu "daha münasip" adı takınmıştır. 

Kişi bu illete tutulduğunda gerçeklik duygusunu yitirir, siber dünyaya yerleşir. Hayli eblehleşir ve dünya adeta bir ayna gibi baktıkça ona kendi eblehliğini gösterir. Artık kişi yoktur; Siber Ayna vardır. Sanki herşey kişi kadar saçmadır. 
Kişinin dışkısı, idrarı kadar likittir ve hasta çok sık aralıklarla hacet giderir. Hastaların önemli bir kısmı kakasını tutamaz, altına ediverir. Yoğun mide bulantısı ve gürültülü öğürmeler başgösterir. Neticede insafsız cırcır ve istikrarlı istifra sıklığı bünyede aşırı su kaybına neden olur; beyin cevize kadar küçülür. Yapılan bilimsel araştırmalarda hastaların %76'sının kendisini Pekin Ördeği sandığı saptanmıştır. 
Bu denli ağır bilinç kaybına neden olan bir illete tutulduğunuzda dadınızın pille çalıştığını sanmanız, deyim yerindeyse, hafif bile kalır. 
Derman Ana bu noktada kendini tutamadı, subjektiviteye yelken açtı:
"Öte taraftan, Siber Ayna hastalığı da bir yana; iş icabı mahalde bulunan bir kimsenin teknede denize girmek istemesi, çoluğunu çocuğunu özlemesi, kocasının yanında olmasını hayal etmesi gibi durumlar en hafifinden, abesle iştigaldir. Yahu gel de sinirlenmedir, bu dadı milleti de amma kara cahildir, okumayı geçtim ama bu camiada hiç Cem Karaca da mı dinlenilmemiştir? İşçisin sen işçi kaldır. Göz belerterek cık cık cıktır.
Ama, sizi temin ederim, Arna kızımın dediklerinin arkasında bu kadarcık bile bir meydan okuma yoktur. Arna kızımın beyni haşlanmış, bulunduğu mekan itibariyle kendini -Pekin Ördeği olmasa da- Kaptan-ı Derya  sanmaktadır. Garibim, Siber Ayna'ya tutulmuştur ve bu nedenle gerçek şudur: Yazıyı yazan Sibel Arna değil Siber Ayna'dır.

Yoksa Arna kızım bir anadır. Ana dediğinin yüreği pembeleşir, şefkati depreşir. Kadın ana olunca acımasızlığı silinir, vicdanı hacimlenir. Anlayışı artar, sabrı pekişir. Güneşin çarpıcı etkisini ve analığın bu yapısal erdemlerini hesaba katmadan saldırmak, mazlumun ırzına geçmektir.
Bu gerçekleri düşünmeden taaruza geçmek vicdansızlıktır, dar bakışlılıktır, cahilliktir."
diyen Derman Ana sözlerini şöyle noktaladı:
"Siber Ayna'lık kader değil: Bu sıcaklarda 12.00-14.00 arası güneşe çıkmayın!"

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Sibel Arna (veya yazısını kontrol etmeyen editörü) kovulana dek Hürriyet gazetesi almayın; Hürriyet'e ilan vermeyin. Ancak tepkinizi verirseniz gazete kendini düzeltme ihtiyacı duyar.

Nedense, hep maddi durumu iyi bayanlarda "mutlaka dadı haksızdır" görüşüne yatkınlık var. Sıcak havada yazılmış ve de bu yazının her sınıftan on binlerce kişiye ulaşacağını bir tarafta tutarak Hürriyet gibi "Büyük" gazetede bu yazıyı kontrolden geçiren bir editör yok mudur??

Çalışanınızdan memnun değilseniz sözleşmesini feshedersiniz ve kendisiyle çalışmazsınız. 7/24, sıcakta ve soğukta mükemmel bir bakım hizmeti mi isyorsunuz hanımlar? Peki. Bu mükemmel bakım hizmetinin maddi karşılığı kaç TLdir? SGK primi, fazla mesai ücreti (iş kanununa göre işçiniz haftada max. 45 saat çalışabilir) ve bu mükemmel hizmeti yapabilmesi için gerekli sağlıklı koşulları + sağlık hizmetini de dadınıza sağlıyor musunuz?

Son olarak, işini savsaklayan çalışanınıza eğer işini doğru dürüst yapmazsa kafasını suya sokup sokup çıkaracağınızı açıkça beyan etmişseniz ve o da çalışmaya devam ediyorsa, ancak o noktada bizlere söz düşmeyeceğini belirtir, saygılar sunarım.