Kasım 17, 2012

Mutfak.

Onunla hep mutfakta vedalaşırdık. Yani özellikle... Kapı önü vedalaşmaları hep ayrılık anlamına gelirdi çünkü. Mutfakta vedalaşarak ayrılmamış gibi yapardık. Düpedüz ayrılırdık tabi ama bunun öyle gibi görünmesini ikimiz de istemezdik. Bir insanla aynı anda aynı şeyi istememek özel bir... mmm ne bileyim, özel birşeydir.

Genelde epey alakasız şeylerden konuşurduk. Yani o konuşurdu. Ben onunla ilgili çok düşündüğümden konuşursam bilinçaltımı kaçırırım diye çekinir, susardım. Aramızdaki bağın bu son derece alakasız konuşmalarla gizlendiğine ve tam olarak o kadar var olduğuna inanırdım.

Bazen de öylece susardık. Ben onunla konuşurken, o kadar alakasız şeylerden bahsedemeyecek kadar acemi bir fok balığıydım, ağzım açık öyle... Ağzı açık ama konuşamayan... Susardık işte bu yüzden. Sonra ben "kahve içer misin?" diye sorardım. Susamışsak eğer? Susamış olabilirdik.

Bir iki kelam etmişliğim olmuştur, hep beni beğensin diye. Başaramazdım da... O kadar düşünürseniz düşlediğiniz gibi konuşamazsınız. Saçmalarsınız. Saçmalardım. Saçmaladığımdaysa ya bu kez mutfakta ayrılmazsak diye korkardım. Belki sadece ayrılsak durum farklı olurdu ama mutfakta ayrılmazsak dünyam kararırdı. Ayrılacaksak, ki muhakkaktı, ayrılık gibi olmamasının tek yolu mutfaktı. Beni kapı önünde bırakmasına dayanamazdım. Ha keza hep mutfakta ayrıldık. Ayrıldık, ama mutfakta... Buna ayrılık denilemeyeceğini artık hepimiz biliyoruz.

Buluşmalarımız da kapı önünde olmazdı. Gelmelerinin hiçbirinde kapının önünde bulunmadım, denk gelmedi. Antrede cafcaflı kavuşmalar yaşayamadık. Kavuşmalara mekan uyduramadık. O geldiğinde ben nerdeysem orda...  Bu, mecburiyet gereği; geldiğinde kıpırdayamazdım çünkü. Olduğum yerde kalmak, geldiği anın kendisini o esnada donduracak gibi gelirdi belki. Belki son derece uyduruk bir nedeni vardı hormonla filan açıklanabilecek, umrumda bile değildi.

Evvelinde herhangibir duygum yoktu fakat kapı önlerini sevmiyorum artık. Hep bir yokluğu çağrıştırıyor, bir olamamışlığı... Bir insanla aynı olamamışlığın ayrı parçaları olmak bir insanla birşeyin eşit parçası olmaktan daha ortaklaştırıcı olabilir. Buna inanıyorum ben. Bir "din"mişcesine; inanıyorum. Belki de sadece iki yıl sonra "böyle şeylere inanmışlığım var" demek için fakat inanıyorum şu vakit.

Sonra işte öyle, mutfak.
Ayrılmak istemeyenlerin veda mekanları olarak...
Ayrılmak istememenin birlikte olmaya yetmediğini bilerek, illa ki mutfak.

Hiç yorum yok: